KENDİ YASINI TUTMAK

 Tekrar uzun bir aradan sonra yayındayız dostiler,,, 

Başlıktan da anlaşıldığı üzere ben tekrar ara sıra uğradığım bu blogda mütemadiyen acı çekmekteyim. 

Uzun zamandır rahatsız olduğum ve geriye dönüp bakınca kendi yasımı tuttuğumu fark ettiğim bir çıkmazın içindeyim bir süredir. İnsanların asla değişebileceğine inanmayan ben olduğuma inandığım insanın eskiden yaptığı şeylere uzun zamandır öyle uzağım ki, o insan kafamda kurduğum bir fikir miydi diye düşünmekten alıkoyamıyorum kendimi. Mütemadiyen kendi yasımı tutmaktan ne ileri gidebiliyorum ne geriye dönebiliyorum. Burada anladığınız üzere işler yolunda gitmiyor. 

Bir yayınımda andayken değişimi fark etmediğimizi ve geriye dönüp baktığımızda ne kadar da değiştiğimizi fark etmemiz üzerine bir şey yazmıştım. Şu an o yazdığım şeyin ne kadar da doğru olduğunu daha iyi anlayabiliyorum. On iki yaşında hayalleri ve geleceğe dair ümidi tükenmiş olan o küçük kız çocuğunun yaralarını sarıp dimdik hayatına devam eden, kendi hayatını sıfırdan inşa edebilmiş o kız çocuğuna imrenerek bakmaktan başka bi şey kalmadı bu aralar elimde. O zaman dilimine baktığımda o yoluna devam edebilen küçük kızı öldürmüş ve on iki yaşında ümidi kalmamış kıza geri dönüşmüş, ondan bir adım dahi olsun ileriye gidemeyip daha da gerilediğim farkındalığının sancısını çekiyorum. 

Bazen hayatım öylece devam ederken ben de içinde üzülmeye devam ederken merak ediyorum, bir filmin içinde olsaydım ve birileri beni izliyor olsaydı ne kadar üzgün olduğumu fark ederler miydi? Şu an bu sahnenin arkasında hüzünlü ve durgun bir müzik çalar mıydı? Hüzünlü filmleri izlemeyi seviyorum. Ah demek böyle bir his diyorum. Bak şimdi o karakterin etrafında da hayat akıp gidiyor ama o üzüntüsü paçalarından akarken akıntının tersine gidecek gücü bulamıyor, bak bu sana da oluyor diyorum. Akıntının içinde sürüklenecek kadar yorulmuşsun. Çamaşır asmak ve toplamak nasıl bu kadar üzücü olabilir diye soruyorum. Ne kadar üzüldüğünü anlatmak istediğin yerde seni duymadı diye biriken üzüntü tezgaha, bulaşıklara, çamaşırlara bulaşır oldu parmak uçlarımdan akıp. Üzüntülerim halıda iz bırakarak peşimden geliyor... Bu gece hani Güncel Gürsel ağladığım kadar üzülmedim diyor ya onun yerine üzüldüğüm kadar ağlayamadım diyebildiğim noktadayım.

Bu yangınlar ölmeden dinmez diye bahsettiğin şeyi artık çok daha iyi anlıyorum. Bizim için hep böyle oldu ve hep böyle olacak değil mi? bu yangınlar ölmeden dinmeyecek gibi 

Bundan birkaç yıl sonra yalnız, tüm sevdiklerimle bağım kopmuş, herkes hayatını düzene sokmuş ben kimseye bir şey fark ettirmemeye çalışıyorum. Everytime we say goodbye dinleyerek Mehmet Pişkin gibi videolu not bırakıp gidiyorum... Geleceğimi aynen bu şekil görüyorum 

Ama umutsuzluğa kapılmıyoruz değil miii? Bir gün buraya mutluluktan ölüyorummm diye yayın atacağım,,, bir günn :))

sd.