merhaba sevgili okurum, bu başlık için başka bir yayını yarısına kadar hazırlamıştım ve belki de bu blogdaki tek huzurlu hissetmem üzerine yazdığım yayındı. tamamlayamadığım için yayınlayamadığım o yazıda bahsedilen mevsim olan yaza vedaydı. ama şimdi güneşim doğmamak üzere battığı için soyut anlamda bir yazdan bahsediyorum. zamanında biri benden sonraki dönem için ve artık uzun zamandır aydın olan gökyüzüm ışığını karartıyor demişti. sanırım benim gökyüzüm kaçıncı ışığını karartışı bilmesem de ışığını uzun bir süre tekrar aydınlanmamak üzere tekrar kararttı.
bundan çok değil birkaç hafta öncesine kadar hayatımı büyük ölçüde toparlamanın verdiği huzurla yaşıyordum. ta ki birkaç gün öncesine kadar. kendinizi hiç ne yapmanızı bilmediğiniz bir çaresizlik içinde hissettiniz mi? illa ki bu dönemden geçenleriniz olmuştur, ben de hayatımın tam da o dönemindeyim ve ne yapmam gerektiğine dair hiçbir fikrim yok. bu yayını neden yazıyorum inanın ona dair de hiçbir fikrim yok. sanırım sadece yazmaya ihtiyacım var. sadece şunu söylemek istiyorum, mutsuzluktan ölünebilseydi tam şu saniye bu yazıyı yazdığım kafede ölebilirim. ama maalesef mutsuzluktan ölünmüyor ve günün sonunda hüznümüzle yapayalnız kalıyoruz.
şu an neden bu kadar üzgün olduğumun sebebini merak edenleriniz olabilir. inanın somut bir olay söyleyemem. sadece devam edecek gücü bulmakta inanılmaz zorlanıyorum. koskoca dünyada kimsesiz hissetmenin sancısıyla kafayı yemek üzereyim, belki de yemişimdir. kim bilir?
kısa bir süre önce kalbimde istesem de kıramayacağım bir yere sahip olan benim için inanılmaz özel ve değerli kişiyle belki de hayatımın en yıkıcı vedalarından birini yaşadım. vedalardan her zaman nefret ettim ben, birini ardında bırakıp gitmenin ağırlığı yetmezmiş gibi bir daha asla aynı konumda ve aynı kişiler olarak birbirimizin hayatında olamayacağımızı bilmenin sancısı altında eziliyorum. belki de bir şiirin dizesinde denk geliriz? hatırlatın bir ara vedalara dair bir yayın hazırlayayım. kendimi övebileceğim en acı konu vedaların her türlüsünü çok acı bir şekilde yaşamış olmam. ama üzülmüyoruz değil mi dostiler, bu son vedamız sayılmaz.
eh biraz da hatalardan bahsedelim, hata yapmayın arkadaşlar. hatasız kul olmaz derler ya n'olur hatasız kul olmaya çalışın. bu yaşıma kadar bir şey öğrendiysem o da hataların bedelinin inanılmaz ağır oluşudur. kendiniz yapıyorsunuz ve sonucuna da kendiniz katlanmak zorundasınız. insanlar vicdanlarını başkalarını suçlayarak rahatlatır ama hata yapan siz olunca başkasını suçlasanız da içten içe kahroluyorsunuz. hatalarımızın bedelini bu kadar ağır ödemeseydik keşke, inanın bunu hepimiz için diliyorum. yaptığım hata hayatımın büyük bir kısmını kaybetmeme yol açtı. ne diyebiliriz ki,
eh biraz da gerçekten yaza veda edip yayını bitirmek istiyorum, hala maalesef hayattayım güncelleme yayınıydı bu.
soğuk bir ekim akşamında en sevdiğim aya ve mevsime veda ediyorum, dışarıda yağan yağmur eşliğinde. sanırım büyüdükçe yağışlı havalara olan sevdam azaldı ve beni yormaya başladığını fark ettim. içinizden lütfen sen de her şeye yorulmaya başlamışsın he, demeyiniz. bazılarımız inanılmaz yaşlanmış hissediyor olabilir.
yaz ayının canlılığı, soğuk bira eşliğinde sohbetleri, balkon muhabbetleri ve normale oranla daha az çalışma hayatım yazın bitmesiyle son buldu. eskişehir'de yaşadığım için asla sonbaharı yaşayamadan aniden kışın kasvetli havasını hissetmeye başladım. oysa ben her zaman herhangi bir baharın herhangi bir cuma akşamına özlem duyarım.
bu bir iki ay boyunca alıştığım her şeyi geride bırakıp sıfırdan başlamaya çalışmamın yorgunluğunu yaşadım, sıfırdan olmasa da sıfıra yakın bir yerde yeniden başladım. daha doğrusu sıfıra yakın bir yerde yeniden başladığımı sandım ama ben aynı yerden devam ediyormuşum. zaten benim hayatım hep ne yaparsam yapayım sıfıra yakın oluyor. başka bir üniversitede yeni eğitim yılım başladı ve gözümü korkuttuğunu maalesef gizlemeye çalışıyorum. ama ne olursa olsun bunu da halledeğim, çünkü ben hep halletmek zorunda bırakıldım.
her yayınımda konu illa ki bi yerde çok çalışmama çıkardı fakat şu an çalışmıyorum. hemen şu saniye çalışmaya başlamam gerekiyor ama ben kendimde ne o gücü ne de enerjiyi bulamıyorum. merhaba türkiyede yaşayan işsiz bir öğrenci olmak,, veyaa sadece merhaba türkiyede yaşayan herhangi bir insan olmak.
sinirlerim tekrar bozulduğu için dilek çemberini yazıp sonlandırma kararı aldım bu yayını. ve işte dilek çemberi,
içimizdeki sıkıntılardan kurtulup akademik anlamda ilerleyebileceğimiz, benim gibi okurken çalışmak zorunda kalanlar için de bizi daha az yıpratıp yoracak bir işte çalışabildiğimiz bir dönem olur umarım hepimiz için. dua etmeyi bilen biri olmadığım için hepimiz adına şiirler okuyacağım.
yine yazı bekliyoruz,
https://open.spotify.com/track/1x75INH7D1FdcbGkKvmkF7?si=2396e29b34a74b23
sd.
