18'den 19'a

Bu sefer yayını19 yaşındaki Sema'ya ithafen yazıyorum,

Bundan birkaç yıl önce doğum günümde "büyümenin ve ellerimi nereye koyacağımı bilememenin ağırlığını yaşıyorum" demiştim. Zamanın biz istemsek de inatla geçiyor oluşunun ve büyümenin üzerimize yüklediği ekstra sorumlulukların ağırlığı altında hala ayakta durmaya çalışıyorum. 
Benim 18'im çok yağmurluydu, bazen kaçtım ıslanmaktan bazen de keyifle yürüdüm yağan yağmurun altında. Somut olaylar üzerinde durmak istiyorum, onsekizinci yaşıma çocukluğumdan beri içten içe hep okumayı arzuladığım bölümü kazanarak girdim. Okurken bölümün ciddiliği ve zorluğu altında eziliyormuşum gibi hissettim. Bambaşka bir şehirde bambaşka insanlarla beraber yaşamaya başladım, yapayalnız kimsesiz ve kendi ayakları üzerinde durmaya çalışan bir kadın olarak.. Sanırım kaç yaşında olursam olayım kadın olduğum için çalıştığım yerlerde mobbinge veya tacize uğrayacağım gerçeğiyle belki de benim için en ağır şekliyle bir daha yüzleştim. 
Hayatımın büyük bir evresini kendi ayakları üzerinde durabilen güçlü ve bağımsız bir kadın olmaya çabalayarak geçirdim ve bunu tam olarak kendi istediğim gibi olmasa da büyük oranda başarabildiğimin en çok bu yıl farkına vardım. 
Bu yıl hayatıma uygulamaya çalıştığım "yürümekte olduğun yol yalnızca senin yolun. yola dahil olanlar olacak yolda eksilenler olacak ama yolun sonunda sadece sen varsın." sözünün doğruluğunu acı da olsa tam anlamıyla kabullenmeye başladım. Asla hayatımdan çıkacağına inanmadığım ve çok değer verdiğim insanlarla yollarımızı ayırmanın ne kadar kolay olduğunu daha da derinden hissettim. Aynı zamanda çok fazla insan tanıdım, çok değerli ve özel anlar yaşamama sebebiyet verdiler. 
Bu yıl beni en çok yıpratan şey insan ilişkileri oldu. Kendimi asla açıkça ifade etmeyip yanımda olmadıkları için onlara kızdım, sonra dönüp kendime kızdım. Sanırım ne kadar büyük problemim olursa olsun değer verdiğim birinin parmağı kanasa yanında olmaya çalıştığım için aynısını bekleyerek bencillik yaptım. Ama kabullenmem gereken bi şey vardı ki kimse benden her konuda koşulsuz yardımlarına koşmamı beklememişti, ben kendim yapmıştım. 
Büyümenin ne kadar yıpratıcı olabileceğinin en fazla bu yıl farkına vardım ben ama artık büyüdüğümü kabullenmemin zamanı geldi sanırım. Ama sanırım artık dokuz yaşında sokakta bir başına ağlayan kızdan çok daha fazlası olduğumu kabullenebildim. 
İçimde var etmeye çalıştığım biri vardı. Doğru kelime sevmek değil, sadece kendi derinliğimde onu da görmek istediğim biri. Yaşadığım çok ağır olaylar sonunda bunu da artık yapmamam gerektiğini fark ettim. Benim için her ne kadar acı ve zor olsa da içimde sonsuza kadar tutamayacağımı anlayıp bu durumu sonlandırdım. Büyük ölçüde başarılı olduğum için bu konuda inanılmaz huzurlu hissediyorum. 
Bahsetmeden geçemeyeceğim biri girdi bu yıl hayatıma şans eseri. Her ne kadar şu an bana kırgın olduğunun farkında olsam da her zaman desteğini kalbimin en özel yerinde hissettirdi bana, hala yaptığı gibi. Sanırım bu yılki en büyük şansım onunla hayatımızın kesişmesi oldu. Sevgisinin ağırlığı altında eziliyormuşum gibi hissettim. Birinin beni gerçekten koşulsuz sevebileceğini fark ettirdi bana. Tüm kalbimle minnettarım ona. Şu an bu yazıyı okuyor mu bilmiyorum ama okuyacağını ve bu bölümün ona özel olduğunu anlayacağını  biliyorum. Birkaç gün sonra onun doğum günü ve bu konuda şunu söylemek istiyorum, '24 yaş için sana ilk tanıştığımızda söylediğim şeyi lütfen unut ve doğum gününden bir gün önce senin hakkında kötü bi haber almayayım. Senden tek istediğim şey bu. Varlığın için, yanımda olduğun ve beni desteklediğin için teşekkürler. Şimdiden doğum günün kutlu olsun, umarım gözlerin ışıltısını hiç yitirmez yabancı :)'
Üzülmemin güçsüzlük olmadığını, döktüğüm her damla yaşın ne kadar kıymetli olduğunu ve onlardan kaçmamam gerektiğini öğrendim. Affetmeyi öğrendim ve gerçekten hayatımdaki herkesi affettim. Çok  hata yaptım, çok da üzüldüm onlar yüzünden. Ama sanırım sadece kendimi affedemedim henüz,
Teşekkürler 18. yaşım, düştüğüm yerden daha güçlü ayağı kalkmayı öğrettiğin, beni daha da büyüttüğün için..

Gelin şimdi de 19. yaşıma birlikte seslenelim,

Sevgili 19. yaşım, hayatımın en stresli döneminde ondokuzuncu yaş günümü kutluyorum. Yolumu istediğim gibi çizebilmeme vesile olmanı diliyorum senden. Daha güzel tecrübeler kazanacağım işler, dostluklar ve başarılara yaklaştırmanı umuyorum. Çabalarımın meyvelerini toparlayabileceğim bir yıl diliyorum. Daha çok sevgiyle, huzurlu anlarla dolu olsun ondokuzuncu yaşım. Hayatımın yeni bir evresine geçiyorum, umarım kendimi affedebileceğim bir yıl olur.
Sakinleşip yavaşlamam dileğiyle

sd,


























İNSAN ANLATAMADIĞINDA ÖLEBİLİR

Sevgili okur, merhaba

Nereden, nasıl başlamam gerektiğini bilmiyorum ama ben tekrar yazmaya sığınıyorum. Elimde sigaram fonda beni kahreden şarkılar eşliğinde ben anlatamadığım, anlaşılamadığım için tekrar boşluğa yazıyorum. 

Hayatımın her an'ı çabaladım, çok çalıştım ama günün sonunda yorgun ve başaramamamla sigaramı içip tekrar denemek için umudumu yeşertmeye çalıştım. Ama hayatımızda umudumuzu yeşertemeyeceğimiz anlar da vardır ve ben o evreye sıkışmış durumdayım. Zaten benim her yazım çok çalışıp olduramamaya, kimsesizliğime ve her an çalışmak zorunda oluşumla sonlanıyor. 

Bugün benim tamamiyle patlama günümdü. Bir yerde okumuştum "alakasız yerlerde aniden ağlamaya başlayan kişilerin çektiği acı" ile alakalıydı, tam hatırlayamıyorum cümleyi. Aylardır ev bakıyorum ve asla tutamıyorum hep bir problem çıkıyor. Bugün tekrar istediğim gibi ev bulmanın heyecanıyla emlakçıyı aradım, her şeyde anlaştık. Tekrar defalarca aramama rağmen dönüş alamadım ve aniden evin tutulduğunu gördüm. Nedendir bilinmez ama ben ev problemimi çözersem tekrar diğer problemleri çözebilmek için gücümü toparlayabileceğime inandım ve ağlamaya başladım. Asla dilediği gibi ağlamayan veya ağlayamayan ben bugün memleketimin her yerinde ağladım. Sonra kendimi daha kötü hissettim arkadaşlarımın önünde ağlayıp onların da modunu düşürdüğüm için. Eve gelip buna biraz daha ağladım. İnsan arkadaşlarının önünde ağladığı için eve gelip tekrar ağlamamalıydı bence.

İnsanlara sebebin o evi tutamamak olmadığını anlatamadım, buna daha çok üzüldüm. Sanırım hayatıma yanlışlıkla dahil olan insanlar dahi herkes için bu hayatı düşmeye çekinmeyeceği bir yere çevirmeye çalışıp kimsenin bunu beni için yapmayı denemeyişi daha üzdü beni. Kendimi hiç bugün olduğu kadar kimsesiz ve çaresiz hissetmemiştim. Ama ben hep kendim hallettim, tek başıma halletmek zorunda bırakıldım diye omzumu pat-patlamaya çalışıyorum gözyaşlarım eşliğinde. 

Bugün yanımdaki kalabalığın içinde en tahmin edemeyeceğim insan benim için daha endişeliydi. Ya da daha fazla acıdı bana bilmiyorum. Uzun zamandır birinin gerçekten problemimi dinlemek için benimle konuşmasına ihtiyacım vardı. Bahsettiğim kişi beni kalabalıktan sıyırıp karşısına alıp samimi bir şekilde anlatmamı bekledi ve ben dolu gözlerimle cümle bile kuramadım. 

Çabaladığım her şeyin sonuçsuz kalmasını, hep yeniden çabalamanın ne kadar yorduğunu, bir başıma oluşumu ve artık hiçbir şeyi dilediğim gibi olduramamanın yüküne dayanamadığımı kime nasıl anlatabilirim inanın bilmiyorum. 

Aile, iş, okul ve arkadaşlık çemberlerimin içinin bomboş oluşu gerçeği suratıma bir tokat gibi yapıştı. Yalnızca 18 yaşımdayım, bu kadar yorulmam için çok erken bir yaş gibi gelebilir herkese. Ama tek bir adım atabileceğime dair inancım kalmadı. Şu an hala gözyaşlarımı dindiremediğim için buğulu görüyorum ekranı, neyi nasıl ve neden yazdığımı ben de anlamlandıramıyorum. 

Bazı şeylerin benim, bizim, sizin için daha kolay olabilmesini çok isterdim ama Türkiye'de yaşıyoruz ve her gün birkaç yıl daha yaşlanmış bir şekilde başımızı yastığa koyuyoruz. Ne zaman aydınlığa çıkarız bilmiyorum. Ama aydın olan gökyüzünün bizi gibiler için ışığını çoktan kararttığının farkındayım. Umut aşılamaya çalışıp bunlar da geçecek diyebilmeyi çok isterdim, kendim de dahil herkese. Ama bunların daha zorlarıyla karşılaşacağımız için geçeceğini acı da olsa kabullendim. 

Çok kısa bir süre sonra onsekizinci yaşımı tamamlayacak olmama rağmen kendimi bir gün bile dilediğim gibi genç hissedemedim. Ama hayat budur,

Tekrar gün doğacak, bir dize vardı ya "her sabah ödümü koparıyor bu dünya" diyordu. Bende çarpıntı yapıyor bu dünya, dönüyor ya belki ondandır. "Dünya, yalvarırım bizi kendine bulaştırma" diyeceğim bu sabah kendisine. Belki dinler, kim bilir?

Ama siz lütfen hayata karşı umudunuzu kaybetmemeye çalışın ve anlatın. "İnsan anlatamadığında  ölür" diyorlardı. Ciddiye alın bu sözü.

Yalnız ve kimsesiz hisseden, evini bulamayan, anlatacak gücü kalmamış ve umudunu yeşertemeyenleri kucaklıyorum tekrar, biz de bir gün maviliklere ulaşacağız. 

sd.