MEHMET PİŞKİN ANISINA'

   Merhaba yolu şans eseri buraya düşmüş sevgili okurum, benim için değerli bir arkadaşımla geçen gün intihar üzerine konuşurken aklıma Mehmet Pişkin geldi ve onun anısına yazmak istedim.
   Mehmet Pişkin,,
Şarap içerken Ella eşliğinde kendini asan, aşkla yaşayın çok güzel olsun hayatınız diyen incelikli insan... İntihar videosuna ilk denk geldiğimde duvara toslamışım gibi hissetmiştim, melankolik halim çok küçük yaşlarımdan süregelen bir  durum olduğundan bayağı etkilenmiştim. Kim olduğu hakkında veya ne yaşadığı hakkında hiçbirimiz pek fazla şey bilmiyoruz. Videoyu ilk açtığımda bu adamın konuşması, bakışları, ses tonu bütün varlığıyla yaşamayı hak ettiğini düşündüm. Koşup sarılma isteği uyandıran bir samimiyet ve sıcaklık vardı Mehmet Pişkin'de.
   İntihar videosundaki "İnce bir insan olmak benim için çok önemliydi fakat artık takatim kalmadı, başa çıkmakta zayıf kalmışım ve kendimi toparlamakta zorlanıyorum. O konuda ışığımı kaybettim." kısmıyla beni benden alıp duvara çarpmıştı, ne kadar yerinde bir tabir emin değilim ama dünya hassas kalpler için cehennemdir sözünün vücut bulmuş hali denebilecek biriydi.
   Mehmet Pişkin'in belki de bir çoğumuzun ruhuna bu denli dokunmasının sebebi hepimizin dönem dönem onun gibi hissetmesi ve bu kısır döngüyü kıramamamızdır. Belki de şu an bu yazıyı okuyanlar arasında başarısız intihar  denemeleri olanlarımız bile vardır, hepimize yaşamın ağır geldiği bir dönem illa ki olmuştur. Ben de bir önceki yayından anlaşıldığı üzere bu aralar o dönemdeyim ve bu döngüyü kırmakta zorlanmaya başladığımı hissediyorum. Sabah uyanmak için bi sebebimizin veya motivasyonumuzun olmadığı dönemler olur ya, o döneme hapsolmuş gibi hissediyorum. Kendim için çıkış yolları arıyorum, her ne kadar intiharı acizlik veya başka bir  şey olarak görmesem de bu şekilde pes etmek istemiyorum. Her zaman dediğim gibi, gidecek bir yer yok ama bir yere varmamız lazım diyerek kendi omuzlarımızı pat-patlamalıyız sanırım. 
    Ben tekrar konudan inanılmaz sapıyorum ama yazma konusundaki gevezeliğime verip beni böyle kabul etmelisiniz..... 
   Mehmet Pişkin bence hepimize Ella şarkılarını hediye edip gitti. Tabii onu tanıdığım andan itibaren benim için kendini ve sözlerini sonsuza kadar bir şarkının içine hapsetti. Dini inancım olmadığı için şu an nerde olduğu hakkında fikir üretemesem de umarım anlaşıldığını düşündüğü, dilediğince aşklar yaşadığı ve huzurlu hissedip kısır döngüyü kırabildiği bir yerdedir. Işıklar içinde uyusun. 
   Umarım bu duyguları şu an hisseden herkesin hayatı Ella şarkıları gibi güzel, derin ve sakin geçer.
 Yayına ev'ry time we say goodbye ile son veriyorum, Mehmet Pişkin'e yakışır bir şekilde. Aşkla yaşayalım,,,

sd.


















ÖLMEYE YATMAK

       

           Merhaba, bugün biraz hüzünlüyüm. Benim gibi hissedip de şans eseri bu yayını okuyan okurum, bu yazı hepimiz için.

   Her geçen gün kendimi daha yalnız ve kimsesiz hissettiğimi fark ettim. Önceden bunu hissettiğimde yanındayken hayatımın en huzurlu anlarını yaşadığım ve şu an aynı sokaktan geçsek birbirimize bakamayacak duruma geldiğim kişi bana sarılırdı ve kimsesiz olmadığımı fark ederdim. Sonra o kişi gitti, koca dünyada sadece ben varmışım gibi hissettim. En son Diyarbakır'a döndüğümde ilk kez sevildiğimi sandığım ve sevilmediğimi fark ettiğim yere geldim seneler sonra. Dünya değil hayal kırıklığı müzesi,,

   Uzun zamandır gece kafamı yastığa koyduğumda sabah uyanmak için bir sebep bulamıyorum, başlıktan da anlaşılabileceği gibi ölmeye yatıyormuşum gibi hissediyorum. Herhangi bir şeyi yapmak için ne enerjim kalmış ne de hevesim, bu döngüyü kıramıyorum. Bu döngüye ek ağlamaktan nefret eden ve asla tam anlamıyla istediği gibi ağlayamayan ben, yaşadığım en küçük olaylarda bile gözümün dolmasına engel olamıyorum. Ne yapmam gerektiğini bilmiyorum ama ben o kişiyi kaybettiğim andan itibaren neye üzülsem aynı acıya ağlıyorum, ne zaman bitecek?

   Hayatımın her evresi "dünyayı" kurtarabileceğime inanan ben daha sonrasında "dünyayı kurtaramadık bari kendimizi kurtaralım" cümlesine tutunarak kendim için doğru ve iyi olanı yapmaya çalıştım. Ama sanırım bunda da başarısız oldum. Kendimi inanılmaz başarısız hissettiğim bir dönemden geçiyorum, bu her konu için geçerli şu an. Yaptığım iş, akademik hayatım, bambaşka bir şehirde tek başıma yaşamaya çalışıp ayakta durmaya çabalamak beni son derece yormaya başladı. Ama bilmiyorum, ben kolay pes edecek veya bi' şeyleri başaramıyorum diyebilecek biri değildim. Şu an içinde bulunduğum durum ve ruh hali kendime olan güvenimi kırıyor. 

   Bugün bir insanın 18. yaşının normalde nasıl olması gerektiğini düşünmekten alıkoyamadım kendimi, müşterilere kahve demlerken. 18. yaşımı doldurmak üzereyim ve bir an bile istediğim huzura ve mutluluğa erişemedim. Ne kadar çabalarsam çabalayayım hiçbir şeyi dilediğim gibi olduramadım. Hep çalıştım, hep çalışıyorum, hep yorgun ve uykusuzum. Bu yazıyı sabah derse akşam da işe gidip gecesi finallere çalıştığım günlerden birinde hayata karşı umudum son derece kırılmış bir halde yazıyorum. Hayata karşı çok fazla yorulmuş hissediyorum. Çabalamaktan, hayatımdaki hiçbir şeyi yoluna koyamamaktan, çalışmaktan, sözde hayatımın en güzel yıllarını dilediğim gibi yaşayamamaktan, ekonomik kaygılardan, gelecekte ne yapacağım endişesinden, sevilmemekten ve sırtımı kimseye yaslayamamaktan....

   Biliyorum, şu an benim gibi hisseden yüzlerce insan var. Bir dilek hakkım olsa hepimiz için bu durumu değiştirebilmeyi dilerdim. Alaaddin'in lambasına erişemedim henüz ama hayatımdaki insanların benim gibi hissetmemesi için elimden gelenden bile fazlasını yaptım, yapmaya devam ediyorum. Hep hallederim dedim hepsine, benden yardım dahi istemeseler bile. Ama onlar da biliyordu hallederim çünkü ben hep halletmek zorunda kaldım. Keşke kendi hayatımdaki problemleri, nefes alamıyormuş gibi hissettiren şeyleri de halledebileceğime inancım kalsaydı. 

    Çok değerli arkadaşım Gami'nin bana her zaman dediği "senin de yardıma ihtiyacın var, insanlardan yardım istemekten çekinme" cümlesini keşke hayatıma dahil edebilseydim.. (yeriş gelmişken canım gami, seni çok fazla seviyorum) Ama yardım istemeye normalde olduğumdan bile daha uzağım. 

   Keşke bir kere de bana üzülme hallederiz denseydi, en güzel köşe bana ayrılsa yanımda durulsaydı. Bunu tüm kalbimle isterdim ama ben her zaman kapının yanına oturuldum, her yerde eğreti durdum. Kendimi hiç bu kadar umutsuz ve çaresiz hissetmemiştim. Çok iç dökmeli karışık bir yayın oldu, kelimeleri burada toparlayamadığım gibi düşüncelerimi de zihnimde toparlayamıyorum. Ne zaman bitecek? 

   Tüm kışı bu soğuklar sanki bizi bi şeylere kavuşturacak gazıyla bitirmeye çalıştım ama bahar geldi ve ne yazık ki avuntular yoz... 

sd,